İslami tarikatlar – cemaatler ile ilgili konuyu iki farklı başlıkta tartışmamız lazım.
1. Başlık: Her konu her yerde konuşulmaz! Her şey her ortamda söylenmez kuralını çiğneyenler…
2. Başlık: ajanlar
Birinci başlıkta olanlar yanlış bir yol izliyorlar. Stratejik hata yapıyorlar. Asansörde kadınla erkek bir arada olur mu? Travestiye Kur’an öğretilir mi? Gibi “şimdi bunu kim sana sordu?” diyeceğimiz konuları toplum önünde medyada konuşuyorlar.
Kimi ilgi çekmek için, kimi belki bu konuda biri merak etmiştir ona da cevap vereyim diyerek böyle konulara giriyor.
Durup dururken…
Kimse sormamışken…
Asansörde bir kadınla yalnız başına kalmak halvet midir, değil midir tartışmasını ortaya çıkarınca insanlar doğal olarak soruyor:
-“Yahu bu müslümanlar sapık mı?”
Sürekli dört kadınla evlilikten, cinsellikten bahseden bir din değil İslam.
Böyle bir Müslüman da yok!
O zaman bu ortaya çıkan hocalar ne anlatıyor? Ulu orta konuşulmaması gereken konuları hem de kimse sormamışken neden gündeme getiriyor?
Asıl mesele ikinci kesim, yani ajanlar…
Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla birlikte tarikatların böylesine denetimsiz şekilde hareket etmesi aralarına kolayca ajan-provokatörlerin sızmalarına neden oluyor.
Ve bu da beraberinde günlerce tartışılan ama aslında tarikatle İslamla alakası olmayan olayları getiriyor.
En son Uşakki Vakfı’nın 2016 yılında yalanladığı ama buna rağmen ben şeyhim diye ortaya çıkanın yaptıklarını fazla uzatmayayım. Zaten biliyorsunuz.
Almanya’dan, Birleşik Arap Emirlikleri’nden paralar geliyor.
Birden maddi güce sahip oluyor. Çevresine bir şekilde mürit topluyor. Sonrası malum.
İstanbul’da Ümraniye’de bir dernek sözümona çocuklara Kur’an öğretiyor. 3 tane kardeş aynı anda sapıklık yapıyor.
Şimdi gerçekten aklınız alıyor mu? 3 tane kardeş var Ağabey, ortanca kardeş, küçük kardeş.
Üçü de sapık!
Üçü de aynı anda dernek kuruyor. Üçü de çocukları taciz ediyor.
Şimdi buna inanalım mı yani!?
Başlıyor bir tarikatlar sapık mı yetiştiriyor tartışması.
Akyazı’daki olay tesadüf mü?
Bütün bunların aynı anda meydana gelmesi tesadüf mü?
Bütün bu sapıklar durdu durdu da 2015 sonrası mı peydah oldu?
2015’e kadar hiç sapık yoktu da birden bütün sapıklar cemaatlere mi girdi? Ya da tersten düşünelim: 30 yıl boyunca bu adamlar bekledi şimdiye kadar hiç sapıklık yapmadılar. 2015’ten sonra bir şey oldu bunlara…
Hepsi sapıklaştı.
Buna mı inanalım?
Böyle bir dünya yok! Kimse bu adamlar öylesine cemaate girmiş diyemez. Bunlar kanaatimce görevli.
Bugün gerçek tarikatlar 15 Temmuz’da kimse söylemeden ilk sokağa çıkanlar. Hem de o gece kiminle mücadele ettiler? İslamla alakası olmayan adı cemaat olan bir başka yapıya karşı çıktılar.
Yani bir tarafta gerçekten din için koşturan din için yaşayan insan-ı kâmil olmak için uğraşan insanlar…
Diğer tarafta “Ben cemaatim, ben tarikatım” diyerek sapıklık, hainlik, teröristlik yapacak insanlar.
Şimdi ben gerçekten bu işe inanayım mı?
Çok çekti bu ülke…
Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıyıp aslında başka ülke adına çalışanları gördü bu ülke.
Dinim İslam deyip başka dinlere çalışanı gördü bu ülke…
İslam’a hizmet ediyorum deyip İslam’ın altını oyanı gördü.
E şimdi “ben tarikat şeyhiyim, Ben cemaat ağabeyiyim” deyip de başka bazı odaklara hizmet edenleri görünce şaşıracak mıyız?
Maalesef mütedeyyin kesim çok büyük yanlış içerisinde.
Hatta bu yanlışım ana unsuru muhafazakar – mütedeyyin kesim.
Neden mi? Çünkü geçen gün Cübbeli Ahmet CNN de söyledi; “düzgün bir tarikat ehli kadına el öptürmez.” kadını bırakın erkeğe de öptürmez!
Eğer düzgün bir adamsa zaten İslam’a uygun yaşaması lazım.
Önce din sonra tarikat!
Yani önce şeriat sonra tarikat!
Şeriat olmayan yerde tarikat mı olur?
Peki hal böyleyken “ben hocaya kendimi okutayım falanca efendiye gideyim bir üfleteyim” diye niye çalıyorsunuz kapılarını?
İnsanlarda insanüstü güç arama saplantısından vazgeçmeyecek misiniz? Peygamberlik Hazreti Muhammed (SAV) ile bitti.
Şimdiki sahte şeyhler ise mehdilik alimlik üzerinden iş görüyor.
Buna karşı da dikkatli olmak lazım.
İslam tüm kuralları Allah tarafından eksiksiz kusursuz bir şekilde oluşturulmuş bir din.
İslam da bir eksiklik yok.
İslam’ı bize aktaran alimlerde bir eksiklik yok.
Eksiklik İslam’ı doğru öğrenmeyen bizlerde…
Tarikat, cemaat, topluluk… Amacından sapmadığı sürece hiçbiri kötü değil. Ama amaçları adı üstünde doğru yola ulaşmak sırat-ı müstakimi aramak olmalı.
Eğer böyle değilse; namazdan, abdestten, tesbihten başka şeyler öneriliyorsa o zaman bu işin içinde bir iş var diyerek Müslümanın da takkesini önüne alıp bir düşünmesi lazım.
Uzun sakal, yeşil cübbe, kocaman sarık dinin öncelikli gereklilikleri değil. Her şey bir yana keramet göstermek, su içine muska getirmek, avucunun içine hurma dalı koymak yani açıkça illüzyon yapmak kimsenin iyi Müslüman olduğunu göstermiyor.
En büyük keramet günah işlemeden yaşayabilmektir.
O yüzden sahte şeyh, satılık tarikat tartışmalarına girerken önce düşünüp sonra hareket etmeli.